Al Kahf Enstitüsü Hakkında

Kehf Suresi'nin İçeriği

Mekke döneminde Gaşiye suresinden sonra nazil olmuştur. 28, 83 ve 101. ayetlerin Medine'de nazil olduğuna dair rivayetler bulunmakla birlikte ayetlerin içerik ve üslubu bu rivayetlerin sıhhati konusunda şüpheler doğurmaktadır (M. İzzet Derveze, III, 475). Adını 9-26. ayetlerde geçen Kehf (mağara) kelimesinden almıştır. 110 ayetten oluşur ve aralığı ا harfidir.


Nüzul sebebi hakkında şöyle bir rivayet nakledilmiştir: Peygamberlik hakkında hiçbir bilgisi olmayan Kureyş müşrikleri, hikâyecilikleriyle meşhur olan Nadr ibn Haris ile Ukbe ibn Ebû Muayt'ı, Hz. Muhammed'in peygamberlik iddiası hakkında bilgi edinmeleri için Yahudi âlimlerine göndermişler ve bu âlimler de Hz. Peygamber'e peygamberlik iddiasını bildirmişlerdir. Ashab-ı Kehf, Hz. Muhammed'e yeryüzünün doğusuna ve batısına giden kişi ve ruh hakkında sorular sormasını, eğer biliyorlarsa ona inanıp uymasını tavsiye etmişlerdir.


Allah Resulü, bu sorulara ertesi gün cevap vereceğini söylemiş, ancak “İnşallah” demeyi unutmuştur. Beklediği vahiy gelmeyince müşrikler aleyhinde konuşmaya başlamış, Hz. Peygamber büyük bir sıkıntıya düşmüştür. On beş gün sonra, “Yarın yapacağım demeyin, ancak Allah izin verirse deyin.” (âyet 23-24) uyarısının da yer aldığı Kehf Sûresi nazil olmuştur (Suyuti, Esbâbu’n-Nuzûl, s. 128). Elmalılı Muhammed Hamdi, bu rivayette geçen ravilerden birinin tanınmış bir kişi olmaması ve söz konusu sorulardan üçüncüsünün daha önce vahyedilmiş bir sûrede (İsrâ 17/85) açıklanmış olması gibi sebeplerden dolayı rivayete ihtiyatla yaklaşmak gerektiğini belirtmektedir (Hak Dini, V, 3219-3220).


Devamını oku

Dinle

İzle

Oku

Yaz

Uyuyan Gençler

About Cave friends - İsmet Ersöz



Mağara Ashabı hikâyesinin özü olan ve ölümden sonra dirilmenin bir örneği olan mağarada uzun süre uyuyup tekrar uyanma olayı, İslam dışındaki bazı dinlerde ve çeşitli efsanelerde de yer almaktadır (ERE, XI, 429). Hindistan'da tek bir kişinin uzun süre uykuda kalması olayı olduğu gibi (Bhagavat Gita, Ramayana ...), Hint kutsal kitaplarından Mahabharata'da, bir köpek eşliğinde yedi kişinin zühd uğruna krallıktan ve dünyadan yüz çevirdikleri anlatılmaktadır (DACL, XV/1, s. 1257).


Oku

İki Bahçe Arkadaşı


Kur'an-ı Kerim'de kıssalarda pek çok konu işlenmiştir. Kıssalarda geçen konulardan biri de dünya malı konusudur. İnsanın dünya malıyla imtihanı insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanın dünya malıyla imtihanı insanlık tarihi kadar eskidir. Bu ayetlerin ortak noktası, insanlar için yaratılan dünya malının bazı insanlar için araç değil amaç olmasıdır. Kehf Suresi 18/32-44'te kıssa, dünya malıyla ilgili bütün ayetleri kapsamaktadır. Bu ayet grubunda, arkadaşına üstünlük iddiasında bulunan verimli, geniş bir toprağa sahip olan bir kimsenin malının helak edilmesi anlatılmaktadır. Kıssadaki kişiler, mekan ve zaman belirsiz olduğundan aynı kıssanın herhangi bir yerde herhangi bir zamanda tekrarlanması mümkündür. Bu çalışmamızda kıssayı ilgili ayetlerde ayrı ayrı incelemeyi uygun gördük. Çalışmamızı yaparken öncelikle kıssayı tanımladık. Daha sonra ayetleri hem Mushaf sırasına hem de olayın zaman akışına göre incelemeye çalıştık. Bu araştırma sırasında açıklayıcı ayet ve hadislerden faydalandık, danışılan tefsir kaynaklarına başvurduk ve kelime açıklamaları için sözlüklerden faydalandık.


PDF olarak oku

Bir Zaman Yolcusu
Zülkarneyn


Sözlükte “sahip, malik” anlamlarına gelen karn kelimesinin kesin kalıbı ile “boynuz, alın, mabet; aynı devirde yaşayan nesil, eş” anlamlarına gelen (Ezherî, Tehẕîbü’l-luġa, “ḳrn” maddesi) zü’l-karneyn bileşiğinin anlamı, karn kelimesine verilen anlama göre değişmektedir (Hasen el-Müstafavî, IX, 274-278). Peygamber’i denemek amacıyla Yahudilerin, daha doğrusu Yahudilerin yönlendirmesiyle Kureyş müşriklerinin kendisine sorduğu üç sorudan birine cevap olarak Mekke döneminde nazil olan Kehf suresinin 83-98. ayetleri. Ayetlerde üç kez geçen Zülkarneyn kelimesinin (Taberî, Cami'u'l-beyân, IV, 174, 271; İbn Kesir, Tefsîr, III, 100) bir özel isim mi yoksa bir lakap mı olduğu açık değilse de, yaygın görüş bir lakap olduğu yönündedir. Arapçada lakap ve sıfatları gösteren "Zülkarneyn, Zülyedayn" gibi kelimelerin bulunması ve Hz. Yunus'un Kur'an'da "zennûn/zünnûn" olarak anılması (Enbiya 21/87), Zülkarneyn'in bir özel isimden ziyade bir lakap olabileceğini düşündürmektedir; ancak bu lakabın ne anlama geldiği açık değildir.

Devamını oku

Hz. Musa'nın Yolculuğu


Arapça kaynaklarda hadir (hadr, hıdr) şeklinde geçen ve Arapça kökenli olduğu kabul edilen kelime, Türkçede Hızır ve Hıdır olarak kullanılır. Hadır, “yeşillik, yeşillik yer” anlamına gelen ahdar kelimesiyle eş anlamlıdır. Bu anlamdan yola çıkarak hadir kelimesinin özel isim olmaktan çok bir lakap ve sıfat olduğu söylenebilir. Nitekim bazı kaynaklarda Hızır’a, kuru yere oturduğu zaman altında otların bitip dalgalanması (Buhari, “Enbiyâʾ”, 29) ve gök pınarından su içtiği için ayağını bastığı her yerin yeşermesi (Makdisî, III, 78) nedeniyle bu ismin verildiği kaydedilir. Bazı oryantalistler Hızır kültünün arkasında, bazı ilkel dinlerde karşılaşılan bitki tanrısının olduğunu ileri sürmüşlerse de (Hasluck, I, 324), gerçekte İslam’daki Hızır algısının bu inançla bir ilgisi yoktur. Yukarıdaki iddiaların yanı sıra Hızır adının kökeninde Eski Ahit’te yer alan “Filiz adındaki adam” (Zekarya, 6/12) inancının da etkili olduğu ileri sürülmüştür (İA, V/1, s. 461). Bazı oryantalistlere göre Hızır sözcüğü Arapça kökenli olmayıp Gılgamış Destanı’nda Gılgamış’ın atası olan Hasistra veya Hasisatra adının Arapçalaşmış şeklidir (Ocak, s. 61). Friedlaender’e göre Hızır adı, İskender efsanesine benzeyen Glaukos (yeşil) hikâyesiyle ilgilidir ve bu efsane Arapçaya aktarıldığında “hadır” olarak çevrilmiştir (ERE, VII, 694).


Oku